14 Nisan 2019 Pazar

Leydi Susan

"19. yüzyılda yaşamış ünlü İngiliz romancı Jane Austen, dul bir kadınla genç kızının entrikalarla dolu evlilik macerasını kendine has üslubuyla anlatıyor. Mektuplaşma formuyla yazdığı bu kısa romanında da güçlü karakter analizleri, döneme ilişkin tasvirleriyle okurlarını kendisine bir kez daha hayran bırakıyor."

Siz de benim gibi Jane Austen okumaya doyamıyorsanız ve daha önce yazdığım bütün Jane Austen kitaplarını okuduysanız size kötü bir haberim var çünkü okumadığınız çok az Jane Austen kitabı kaldı ☹.

Leydi Susan, Jane Austen'ın ölümünden sonra yayınlanmış. Nispeten az bilinen eserlerinden biri. Kitap, karakterlerin birbirine yazdığı mektuplardan oluşuyor. Austen kalemini her zamanki gibi ustalıkla kullandığından mektuplar arasında akıcı bir şekilde ilerliyorsunuz. Diğer kitaplarına göre oldukça kısa. Ama karakterler her zamanki gibi çok güzel şekillendirilmiş.

Kitaba adını da veren Leydi Susan, genç bir kızı olan dul bir kadın. Austen gibi bizim de hayatın içinde gördüğümüz gözü parada, hırslı ve entrika dolu bir kadın. Olay örgüsü diğer kitaplarda olduğu gibi küçük bir çevrede geçiyor. Bana sorarsanız süpriz bir sonla bitiyor. Kopya vermek gibi olmasın ama gerçek hayatta mutlu sonu bulamayan Austen'ın karakterleri hep o mutlu sona ulaşıyor.

Sonuç olarak, tavsiye edebileceğim bir kitap. Iyi okumalar.

Not: Her Austen kitabı gibi bunun da filmi yakın bir zamanda "love and friendship" adıyla çekilmiş. Güzel bir film. Tembel tembel evde oturduğunuz yağmurlu bir pazar günü için güzel bir seçim.

5 Nisan 2019 Cuma

Tüfek, Mikrop ve Çelik



'"Neden Avrupalılar Amerika'yı keşfetti de Amerikalılar Avrupa'yı keşfetmedi?" Bu basit sorunun ardında insanlığın MÖ 11.000'den günümüze tarihi gizli. Fizyoloji profesörü Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik'te, aklımıza gelmeyen, geldiğinde çocukça bulduğumuz soruların yanıtlarını araştırırken, tarımın başlamasından yazının bulunuşuna, dinlerin ortaya çıkışından imparatorlukların kuruluşuna, tarihin seyrini belirleyen pek çok önemli adımı ayrıntısıyla inceliyor. İnsan toplulukları arasındaki farklılıkların, eşitsizliklerin nedenlerini, temellerine inmeye çalışarak sorguluyor; günümüz dünyasını biçimlendiren etkenlerin izini sürüyor... Biyoloji, jeoloji, arkeoloji, coğrafya gibi değişik bilim dallarından beslenen, "Batılı" koşullanmalardan arınmış, geleceği gösteren bir tarih kitabı.'

Bu kitap uzun zamandır evde duruyordu. Ama kalınlığı ve konusu itibariyle beni korkutuyordu. Başlarsam bitiremem sıkılırım diye düşündüm. Okuduğum bir kitaptan sıkılsam da genelde bitirmeye çalışırım. Bu konuda biraz takıntılıyım. Ama sonra da elime yeni bir kitap alasım gelmez ve uzun süre kitap okuyamam. Aslında korkumun asıl sebebi bu. Sapiens kitabını okuduktan sonra bu kitabı gözüme kestirdim. Ama Sapiens'le kıyaslandığında okuması oldukça zor bir kitap. Bir akademisyen tarafından yazıldığı çok belli oluyor.

Kitabın kapağındaki fotoğraf, Kuzey Amerika yerlisi, Pawnee kabilesinin şefi Benekli At'a ait.

Kitabın başlığından da anlaşıldığı gibi, kitabın içinde mikroplarla ilgili ilginç kısımlar var. Özellikle yayılma şekilleriyle ilgili. Sonuçta onlar da her canlı gibi üreme odaklı: "mikroplar bu tür hilelere başvurarak, temelde evrenin adil olduğu fikrine inanların baş etmekte zorlandıkları ahlaksal bir ikilem yaratırlar... Ev sahiplerinin anatomisini ya da alışkanlıklarını kendilerinin taşınmasını hızlandıracak şekilde değiştirirler... Grip, kurbanlarını hapşırtır ya da öksürtür, böylece olası yeni ev sahiplerine mikrop püskürtürler.... Kolera bakterisi kurbanını ishal yapıp su kaynaklarına yayılır... Kuduz virüsü, köpeğin çıldırıp herkesi ısırmasına, böylece pek çok yeni kurbana mikrop bulaştırmasına yol açar.".

"İnsanlık tarihinde öldürücü mikropların oynadığı önemli rolü çok iyi gösteren olay yeni dünyanın Avrupalılarca fethedilişi olayıdır. Avrupalıların tüfekleri ve kılıçları ile savaş alanlarında ölen Amerikan yerlilerinden çok daha fazlası Avrasya mikropları yüzünden yataklarında öldüler."

Kitaptaki başka bir ilginç bilgi ise yazının buluşu ile ilgili. 1820 dolaylarında bir Çeroki beyazların kağıt üzerine bazı işaretler karaladıklarını görmüş ve 3500 yıl önce icat edilmiş heceli yazımdan habersiz başka bir heceli yazım icat etmiş. Bu sayede Çerokiler yüzde yüze yakın bir okur yazarlık oranına ulaşmışlar.

Kıtalar

Gelelim "Neden Avrupalılar Amerika'yı keşfetti de Amerikalılar Avrupa'yı keşfetmedi?" sorusunun cevabına. Kitaba göre bunun cevabı coğrafyada gizli. "Avrasya'nın ana ekseni doğu-batı doğrultusunda olduğu, çevresel ve coğrafi engeller göreli olarak pek abartılı olmadığı için avrasya'da yayılma da göç de hızlı oldu. Yayılma Afrika'da ve özellikle Amerika'da bu kıtaların ana eksenlerinin Kuzey Güney doğrultusunda olması, çevresel ve coğrafi engellerin bulunması yüzünden daha yavaş oldu." 

"Aynı enlem üzerinde birbirinin doğusunda ve batısında yer alan noktalar tıpatıp aynı gün uzunluğu ve mevsim değişmelerini paylaşırlar...Örneğin Güney İtalya, Kuzey İran, Japonya aşağı yukarı aynı enlem üzerinde ama birbirlerinin 6000 kilometre doğusunda ya da batısında yer alırlar, iklim bakımından yalnızca 1500 kilometre güneylerini düşen bölgelere değil de birbirlerine daha çok benzerler."

Yukarıdaki sorunun başka bir nedeni de "evcilleştirmeye elverişli mevcut yaban bitkiler, özellikle hayvanlar". Yazara göre bunlar Avrasya'da daha fazla bulunduğundan bu kıta diğerlerine göre daha hızlı gelişim göstermiş. Yani bunun nedeni "Avrupalı halkların Afrikalı halklardan farklı olması" değil, "taşınmaz mal varlıkları arasındaki fark".

Tabii ki toplumların yeniliklere açık olması da önemli bir etken. Kitapta verilen örneklere göre "başlangıçta bir üstünlükten yoksun olan toplumlar ya bu üstünlüğe sahip toplumlara bakarak o üstünlüğü kendileri de edinirler ya da (edinmezler) yerlerini öteki toplumlara bırakırlar."

Son paragraf belki de biraz Türkiye'nin neden üçüncü dünya ülkeleri arasında yer aldığını açıklıyor fakat yine de yeterli değil. Biz de ana eksenin doğu batı olduğu Avrasya'dayız sonuçta. Medeniyetin başladığı yer olan Mezopotamya'nın dibindeyiz ama hala üçüncü dünya ülkesiyiz. Kitabın sonunda bu konuya da değinmiş yazar.

"Bereketli Hilal için yanıt açıktır... Ormanlık bölgelerde tarım arazileri açılmış, kereste elde etmek, odun olarak yakmak ya da alçı elde etmek için ağaçlar kesilmiştir... Aslında Avrupa tarım ürünlerini, hayvan varlığını, teknolojisini, yazı sistemini bereketli hilalden almıştı, Bereketli Hilal o zamanlar önemli bir güç ve yenilik merkezi olarak kendi kendisini yavaş yavaş baltalar durumdaydı."

"Peki Çin niçin kaybetti? Çin, bütün o bölgede siyasi birliğini kurmuş bir ülkeydi. Tek bir geçici karar geriye dönüşü olmayan sonuçlar doğurmuştur."

"Avrupa bölünmüş olduğu için, Kolomb Avrupa'daki yüzlerce prensten birini kendisini desteklemeyi razı etmeyi 5. denemesinde başarabildi."

Çin'de "bir diktatörün aldığı bir karar yenilikleri engelleyebiliyordu.".

Avrupa'da "Devletlerden biri bir yeniliğe yüz vermiyorsa öteki veriyordu ve böylece komşu devletleri de aynı şeyi yapmaya zorluyordu, yapmayanlar yenik düşerler ya da geri kalırlardı.", aynı bizim gibi.

"Amacınız yaratıcılık ve rekabet yeteneğiyse, ne fazla birleşmişlik ne de fazla parçalanmışlık istersiniz. Onun yerine ülkenizin, sanayinizin, sanayi kuşağınızın yada şirketinizin birbiriyle rekabet eden gruplara bölünmesini, bu grupların da kendi aralarında göreli olarak serbest iletişimini sürdürmesini istersiniz."

"Niçin bazı ülkeler zengin, bazı ülkeler yoksul?" Yanıt kısmen toplumsal kurumlar arasındaki farkta gizli. Zengin ülkelerin "zenginliğini açıklamak için sık sık başvurulan pek çok "iyi kurum" arasında yasa egemenliği, sözleşmelere uyma zorunluluğu, özel mülkiyet haklarının korunması, yolsuzlukların önlenmesi, suikastlere pek sık rastlanmaması, ticaret, sermaye akışına açıklık, yatırımın özendirilmesi gibi şeyler var." Türkiye'nin neden belini doğrultamadığının bir başka açıklaması.

Sonuç olarak, okuması zor olsa da güzel ve ilgi çekici bir kitap. Ama dili ve kalınlığı gözünüzü korkuttuysa "Sapiens"i tavsiye ederim.

Sultan Hamid Düşerken

  Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatının çok kıymetli ama pek bilinmeyen yazarlarından. Kıskanmak kitabıyla tanımıştım onu, çok da sevmiştim. ...