29 Ekim 2018 Pazartesi

Boğulmamak İçin

"Göbeğinin çapı giderek genişleyen ve evinin taksitlerini ödemekle uğraşan George Bowling kırk beş yaşında, evli ve çocuklu ve yeni aldığı takma dişleriyle kasvetli hayatından çaresizce kurtulmak isteyen bir sigorta pazarlamacısıdır. 1939'da patlak verecek olan savaşın gelişini; yemek kuyruklarını, askerleri, gizli polisi ve zorbalığı görerek modern zamanlardan korkmaktadır. Böylece çocukluğunun dünyasına, huzur ve sükûn dolu bir yer olarak hatırladığı köyüne sığınmaya karar verir.Fakat köyünde aradığını bulabilecek mi, orası şüphelidir."

Kitabın arkasındaki tanıtım yukarıdaki gibi. Bu tanıtım yazısını okuduğumda George Bowling'in şehirdeki evinden köyüne taşındığını düşünmüştüm. Halbuki kitabın ilk yarısında George Bowling bu sığınma işini zihninde çocukluk anılarını hatırlayarak yapıyor. Kitabın diğer yarısında ise bu olay sadece bir haftasonu kaçamağı olarak kalıyor. George'un yaptığı belki de hayatının bunalımı bir döneminde hepimizin yapacağı bir şey. Bu kitap, George Orwell'ın diğer romanları kadar derin felsefeler içermese de tabii ki bir George Orwell romanı olduğunu hissettiriyor.

işte kitaptan beğendiğim bölümler: 

'Geçmiş tuhaf şey. Hep yanınızda taşıyorsunuz. Derken rastgele bir görüntü, ses veya koku ama özellikle de koku sizi bir anda alıp götürüyor ve o zaman da geçmişi hatırlamakla kalmıyor, içine giriyorsunuz.' 

'Herşeye vakit vardır ama yapmaya değer şeyler hariç. Sahiden önemsediğiniz bir şeyi düşünün. Sonra sadece ona harcadığınız zamanı saat saat toplayın ve hayatınızın ne kadarcık bir bölümünü kapladığını hesaplayın. Sonra bir de tıraş olmak, otobüslerde gidip gelmek, tren istasyonlarında ve kavşaklarda beklemek, edepsiz hikayeler anlatıp dinlemek ve gazete okumak gibi şeyler için harcadığınız zamanı hesap edin.' 

Bu kitap, ilk olarak 1939 yılında yayınlanmış. O yıllarda da tabii ki günümüzde sıklıkla gördüğümüz, bir sürü kul hakkı yiyen ama duasını da eksik etmeyen insanlar varmış. Hatta bu insanların hangi dine inandıkları bile fark etmiyor bence, hepsi aynı sonuçta. işte Orwell'den bu tip insan dialoguna bir örnek: 

''James!'
'Evet efe'm'
'Şekere kum kattın mı'
'Evet efe'm!'
'Pekmezi sulandırdın mı'
'Evet efe'm!'
'O halde duaya gel.''




Sultan Hamid Düşerken

  Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatının çok kıymetli ama pek bilinmeyen yazarlarından. Kıskanmak kitabıyla tanımıştım onu, çok da sevmiştim. ...