9 Mart 2019 Cumartesi

Zamanın Kısa Tarihi

"Zamanın Kısa Tarihi 1988 yılındaki ilk basımından bu yana geçen yıllar içerisinde bilimsel yazın alanında bir başyapıt konumu kazandı. Kırk dile çevrildi ve dokuz milyonun üzerinde baskı yaparak dev bir uluslararası ün kazandı. Kitap o dönemde evrenin doğası hakkında öğrendiğimiz en son bilgiler göz önüne alınarak yazılmıştı, öte yandan o günden bu güne hem atom-altı dünyanın hem de büyük ölçekte evrenin gözlem teknolojilerinde olağanüstü ilerlemeler yaşandı. Bu yeni gözlemler Profesör Hawking’in kitabın ilk baskısında yaptığı kuramsal öngörülerin çoğunu doğrulayan nitelikteydi. Bu gözlemlere, evrenin başlangıcından 300.000 yıl sonrasını araştıran ve Hawking’in varlığını ileri sürdüğü uzayzaman dokusundaki kırışıklıkları tespit eden Kozmik Ardalan Kâşifi COBE uydusunun son bulguları da dahildir.

Kaleme aldığı özgün metne kendisinin son araştırmasından ve en son gözlemlerden edindiğimiz yeni bilgileri katma arzusuyla Hawking, kitabının elinizdeki son baskısı için yeni bir önsöz yazmakla kalmadı, aynı zamanda solucan delikleri ve zaman yolculuğuyla ilgili çok etkileyici yepyeni bir bölüm kaleme alarak kitabını güncelledi."

Kitabın başlarında Kant'ın bir varsayımından bahsediliyor: 'Evren daima var olmuş olsun ya da olmasın, zaman önceden beri daima vardır. Fakat Aziz Augustinus, 'zamanın tanrının yarattığı evrenin bir mülkü olduğunu ve evrenin başlangıcından önce zamanında var olmadığını söyler.' Bu hiç düşünmediğim ilginç bir bakış açısı. Yani zaman da aslında evrenin başlangıcıyla başlamıştır. Ondan önce zaman diye bir kavram yoktu. 

Hawking kitabında, Aristotelesçi gelenekten de bahsediyor ve bu 'gelenekte evrende hüküm süren yasalara sırf düşünce yoluyla ulaşılabileceğine' inanıldığından bahsediyor. 'Dolayısıyla gözlem yolu ile kontrol etmeye gerek yoktu.'. Yani biri bir şey söylediğinde herkes hemen inanıyor ve bu düşünceyi test etme gereği duymuyormuş. Bu söylediğim ne kadar saçma gelse de bu düşünce tarzını eğitimsiz insanlarda görmek hala mümkün. Etrafımızda biri ne derse inanan, kendi düşünce süzgecinden geçirmeyen yada gözlemlemeye gerek duymayan bir sürü insan var. 

Kitabın içinde Hawking'in insanlara dair çok beğendiğim bir gözlemi var: 'Bazı insanlar yanlış olduklarını asla kabul etmez ve görüşlerini desteklemek için yeni ve genellikle birbiriyle tutarsız çeşitli gerekçeler bulmaya devam ederler.' Bu günlük hayatta olduğu kadar bilim dünyasında da geçerli.

Doğrusunu söylemek gerekirse bu kitabı okumak beni biraz yordu çünkü bazı bölümleri anlayabilmek için çok uğraşmam gerekti. Hatta bazı bölümleri tam olarak anlayabildiğimi sanmıyorum. Yine de bu konulara biraz ilginiz varsa iyi bir başlangıç kitabı. 

Bu kitabı Münih - Touluse uçağında okurken yanımdaki adam İngilizce sordu: "Bu kitap hangi dilde?". Ben de Türkçe diye cevap verdim. Diğer yanımda oturan adam da, "Ben hemen anlamıştım zaten." dedi. Bu garip dialogtan sonra yol boyunca ve sonrasında kimse birşey konuşmadı :).

Son olarak kitapta okuduğum görelilik kuramı ile ilgili hoş bir limerick (İrlanda kültürüne ait uyaklı ve espirili şiir türü) ile bitireyim:

'Genç bir hanım var Wight adasından
Işıktan çok daha hızlı seyahat eden
Bugün koyuldu yola
Biraz göreli bir yolla
Ve vardı evine dün geceden'

2 Mart 2019 Cumartesi

Korkma! İyi Bir Annesin

"Sevgili anne! Sırtına elimi koyup eğilip gözlerinin içine bakmak istiyorum. Gözlerinin içine baka baka “yalnız değilsin, bak hepimiz aynı yollardan geçiyoruz, hepimiz benzer şeyleri hissediyoruz” demek istiyorum.

İşte bu kitap sırtındaki elim, gözlerinin içine bakan gözlerim.

Ve elim elinde, gözlerim gözlerinde, yürekten ta derinlerden bir yerden diyorum ki;

KORKMA! İYİ BİR ANNESİN"

Kitabın yazarı bizim işyerinden birinin kardeşi olduğundan kısa bir sunum vermesi için insan kaynakları yazarı işyerine davet etti. İnternette akademisyen anne olarak bilinen Dr. Saniye Bencik Kangal, Hacettepe üniversitesi çocuk gelişimi bölümünde öğretim üyesi. Sunumundan ve enerjisinden çok etkilendim ve kitabını almaya karar verdim. Doğrusunu söylemek gerekirse kitabı sunumu kadar ilgi çekici değildi. Belki de ben bu kitabı okumak için geç kaldım. Arda'nın kitapta anlatılan zor zamanları çoktan geçti. Kitapta zaten bilmediğim birşey yoktu. Hamileyken okusam belki daha çok etkilenirdim. Ama Arda bebekken bu konu hakkında bu kadar güncel kitaplar yoktu. Bizim jenerasyon anne olmaya başladıkça konu hakkında daha benim bakış açıma yakın kitaplar görmeye başladım raflarda.

Kitapta ilgimi çeken bölümler aşağıdaki gibi:

'Her annenin en büyük hayali, yanlız başına oyunlar kuran, kendi kendine saatlerce oyun oynayan bir çocuk! Tabii ki o günler de gelecek. Ama çocuğun buna gelişimsel olarak hazır olması gerekli...Ve gün gelir "yanlız kalmak istiyorum anne" söylemiyle kendinizi kapının dışında bulursunuz.'

'Çocuğumla ne kadar oynamalıyım? Şimdi burada bir saat desem, bir saat dolduğunda çocuk "anne ne olur buraz daha oynayalım" derken "olmaz yavrum uzmanlar bir saat diyor, sana ayrılan sürenin sonuna geldik" demeyeceğiz herhalde. Ya da diyelim ki çocuk sıkıldı "anne oynamak istemiyorum artık" diyor, siz "olmaz, bir saati daha tamamlamadık, 10 dakika daha oynayacağız. Şimdi ben köpek oluyorum, sen kedi, hadi hadi" diye çocuğumuzu zorlayacak halimiz de yok!'

'Erkek çocuk 3-4 yaşlarında annesine hayranlık duymaya başlar. Fakat annesi babasıyla evlidir. Demek ki babası gibi olursa annesi onu daha çok sevecektir. Bu düşünce ile babasını taklit etmeye başlar. Böylece erkek çocuk babası ile özdeşim kurarak erkek cinsiyetine uygun tavırlar sergiler... Bu dönemde kendisine hayran olan ve kendisi ile evlenmek isteyen oğluna annenin "tamam yavrum büyüyünce seninle evleneceğim. Bıktım zaten bu adamdan" demesi doğru değildir... En doğru cevap, "bir gün sen de büyüyecek, sevdiğin biriyle güzel bir yuva kuracaksın. Ben her zaman senin yanında olacağım" demektir.'

Yukarıdakine benzer bir durumu Arda'yla ben de yaşıyorum. Dudaklarımdan öpmek istiyor ve her seferinde dudaktan sadece anne ve babanın öpüşebileceğini, onun da büyüyünce sevdiği kızı bulup onu dudaklarından öpebileceğini anlatıyorum.

Kitabın sonunda özgüven gelişimini desteklemek için 15 madde öneriyor:

1. Koşulsuz sevmek
2. Kıyaslamamak
3. Çocuğun gelişim özelliklerini bilmek
4. Tehdit etmemek (sanırım biz bunu pek beceremiyoruz 🤔)
5. Tutarlı olmak
6. Sözel ve fiziksel şiddet uygulamamak
7. Çocuğumuzu dinlemek
8. Ortaya çıkardığı ürünleri takdir etmek
9. Küçük sorumluluklar vermek
10. Günlük rutinleri belirlemek
11. Bazen dökülmesine izin vermek
12. Değişimleri kabul etmek
13. Başarılı olamasa da çabalarını takdir etmek
14. Çocuklarımızla birlikte keyifli zaman geçirmek
15. Çocuğun çocuk olduğunu unutmamak

Herşeye rağmen keyifli bir kitap. Vaktiniz ve ilginiz varsa okuyabilirsiniz.

Sultan Hamid Düşerken

  Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatının çok kıymetli ama pek bilinmeyen yazarlarından. Kıskanmak kitabıyla tanımıştım onu, çok da sevmiştim. ...