25 Nisan 2021 Pazar

Kıskanmak

 

Bu kitabı yine bir kitap kulübünün tavsiyesi ile okudum ve hoşuma gitti. Bu yazarı daha önce duymamıştım. Okuduktan sonra Türk Edebiyatı'nda gölgede kalmış bir yazar olduğunu düşündüm ve diğer kitaplarına da bir şans vermeye karar verdim. 

Kitap, erkek kardeşini kıskanan bir kadın hakkında. Aslında kitabın ana karakteri negatif fakat yine de onunla empati kurmayı başardım. Hayatı boyunca yaşadıklarından sonra bu şekilde davranması çok doğal geldi. O, çocukluğundan beri kenara atılmış, erkek kardeşinin gölgesinde kalmış, onun için fedakarlık yapmak zorunda bırakılan bir kadın ve en sonunda yine onun yanında karısıyla birlikte bir sığıntı gibi yaşamak zorunda kalan bir kadın, kardeşinin karısının kaçamaklarına bilerek göz yuman, hatta bunları içten içe teşvik eden bir kadın. 

Kitabın sonunda yazar, diğer erkek yazarların düştüğü kuyuya düşmüş ve aldatan kadını cezalandırmış. Kitabın tek sevmediğim yanı buydu. Sonuç olarak, okumanızı tavsiye ederim 😊.

Not: Zeki Demirburgaz, bu kitabın aynı isimli filmini çekmiş. 

4 Nisan 2021 Pazar

Notre-Dame'ın Kamburu

 

Notre-Dame'ın Kamburu ile ilk tanışmam çocukluğuma gidiyor. Biz küçükken kitabın çizgi film uyarlamasını yapmışlardı. O filme sinemada gitmiştim ve çok beğenmiştim. İngilizce öğrenmeye başladığımız hazırlık sınıfında yetenekli bir arkadaş İngilizce bir oyun yazmıştı. Herkes  oyunda rol kapmak için birbiri ile yarışmıştı. Sınıfın en güzel kızlarından biri Esmeralda'yı oynarken bana da halktan biri rolü düşmüştü. Sadece tek cümlelik bir repliğim vardı. Üniversitedeyken bir arkadaş müzikalin albümünü vermişti. Hikaye kadar müzikler de bir o kadar güzeldi. O albümü defalarca dinledim. Müzikali bizimkiler de oynamaya başlamış ama çok kötü olduğunu duyduğumdan gitmedim. Neyse ki Fransa'dan orjinali geldi de İstanbul'da onu izleme fırsatı bulduk ve gerçekten güzeldi. Artık konuyu biliyordum, müziklere aşinaydım, bu sefer de dans ve sahneler beni çok etkiledi. Çok güçlü bir performanstı. Sadede gelecek olursak bu kadar Notre-Dame'la haşır neşir olduktan sonra kitabını okumadığımı fark ettim. Görüntüsü insanı korkutan oldukça kalın bir kitap. Kitaba başlar başlamaz Victor Hugo'nun mimariye ve Paris'e olan tutkusunu hissediyorsunuz. Tabii ki eski mimariye olan hasretini. Neyse ki bizim çağımızda yaşayıp Notre-Dame'ın yandığını görmedi. Kitabın, okuyucuyu Quasimado'nun deliler papası seçildiği sahneye kadar getiren uzun bir girizgah bölümü var. Ayrıca bazı bölümlerde uzun uzun o dönemin Paris'i betimlenmiş. Kitap aslında Hugo'nun da yaşadığı zamandan önceki Paris'te geçtiğinden o Paris'i, tarihiyle birlikte o zamana kadarki görünümünü anlatmış. 
Bu kadar uyarlama izlediğim halde kitaptaki çok ilginç ve önemli bir karakter olan Jehan Frollo'yu ilk defa fark ettim. Bence Hugo'nun muhteşem gözlem yeteneğinin bir ürünü olan ve uyarlamalarda kenara atılmış bir karakter. 
Kitapta ayrıca kadınlarla ilgili çok hoşuma giden bir cümleye rastladım: "Kadınların saygı gördükleri yerde ilahi varlıklar sevinir."
Sonuç olarak o bir klasik. Ne desem boş. Dili itibariyle biraz okuması zor olsa da (kitabın içinde birçok dipnot vardı), Victor Hugo'nun muhteşem kurgusu okuru sürüklüyor.

Beşpeşe

  5 yazar peşpeşe bir roman yazarsa nasıl olur? Cevabını merak ediyorsanız Beşpeşe'yi okuyabilirsiniz. Ama bence güzel olmamış, zaten 20...