2 Mayıs 2021 Pazar

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

 

1984, George Orwell'in Hayvan Çiftliği'nden sonra en çok bilinen romanı. Bu kitabı aslında 12 sene önce okumuştum. Ama tekrar tekrar okunabilecek, her okunduğunda, okunduğu döneme göre yeni anlamlar çıkarılabilecek bir kitap. Teknolojinin de gelişimiyle hepimiz büyük birader bizi izliyor izlenimine kapılıyoruz bazen. Orwell'inki bir distopya olsa da zaman zaman biz de kendimizi bu distopyanın içindeymişiz gibi hissediyoruz. Roman 1948 yılında yayınlamış ve o zaman için gelecek, bizim için geçmiş olan 1984 Londra'sında geçiyor. Zaten adını da bu tarihten alıyor. 

Romanın kahramanı, dünyadaki üç totaliter polis devletinden biri olan Okyanusya'da yaşayan Winston, zaman içinde yaşadığı dünyayı sorgulamaya başlıyor ama tabii sorgulamanın her türlü yasak olduğu ve biat edenlerin makbul olduğu bir ortamda kısa zamanda "düşünce polisi"ne yakalanıyor. 

Bu totaliter rejimin aslında kapitalizme karşı çıktığı söyleniyor ama her zamanki gibi gelen gideni aratır durumu var. Kitapta çok güzel bir kapitalizm tasrifi var: "Dünyadaki her şey kapitalistlerindi, herkes onların kölesiydi. Bütün topraklar, evler, fabrikalar ve para onlarındı. Eğer birisi onlara baş kaldırırsa, onu tutuklarlar ya da işine el koyarak açlıktan ölmeye terk ederlerdi." Çok tanıdık geldi değil mi?

Özgürlüğü de şu şekilde tanımlamış: "Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir."

Aslında bu kitapla ilgili söylenebilecek çok şey var ama ben kısa kesiyorum. Sonuç olarak, hâlâ okumadıysanız mutlaka okunması gereken bir başucu kitabı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sultan Hamid Düşerken

  Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatının çok kıymetli ama pek bilinmeyen yazarlarından. Kıskanmak kitabıyla tanımıştım onu, çok da sevmiştim. ...