Saatleri Ayarlama Enstitüsü, lisede mutlaka okumamız gereken kitaplar listesindeydi. Ama nedense bir şeyi mutlaka yapman lazım deyince insanın yapası gelmiyor. Birkaç Türk klasikleri okuduktan sonra bu çok meşhur kitaba da şans vermeye karar verdim ve sonunda kararımdan memnun oldum. Kitabın oldukça akıcı bir dili var, okuyucuyu sürüklüyor. Doğruyu söylemek gerekirse içindeki sembolizmlere çok takılmadan okumaya çalıştım, aksi halde kitabı okumayı bitiremezdim sanırım. Kitabın anlatıcısı ve ana karakteri Hayri İrdal'ı çok sevdim. Başından geçenleri anlatırken, tekrar düşünme fırsatı buluyor ve kitabın sonunda düşünceleri başkalaşıp, farklı bir insan oluyor gibi geldi bana. Kitaptaki karakterler de oldukça zengin. Günlük hayatımızda hepimizin karşına çıkan, belki de içimizde olan insan tipleri anlatılıyor. Kitap aslında Türk insanının eski gelenekler ile modern yaşam arasında bocalamasını farklı bir bakış açısı ile konu ediyor.
Yazarın çok usta bir dili var. Şu paragraf sanırım bunu anlatmaya yetiyor: "Bir arı, küçük cüssesinde birkaç dizel motorunun sesini bulmuş, durmadan başımızın üstünde vızıldıyor, havada üst üste çelik levhalar deliyor, onların aralarından geçerek Doktor Ramiz'in sesine sarılıp, onu örtüyordu."
Belki ben de size mutlaka okuyun dersem okuyasınız gelmez. O yüzden keyifli bir kitap demekle yetineceğim :)