28 Eylül 2023 Perşembe

Venedik Taciri

Venedik Taciri, Shakespeare'in çok önce okuduğum bir oyunu aslında. First Folio'daki komedyalarından biri. Shakespeare'in oyunlarında tekrarlanan motiflerden, erkek kılığına giren bir kadının olduğu bir eser. Oyunda kılık değiştirerek mahkemeye avukat olarak katılan genç kadın aslında olayların başlamasına sebep olan Portia. Sevgilisi Bassanio, onun yanına gitmek için arkadaşı Antonio'dan para ister ve Antonio bu yüzden nefret ettiği Yahudi tüccar (tefeci) Shylock'tan borç almak zorunda kalır. Antonio'nun denizde gemileri batıp beş parasız kalınca, Shylock borç senedinde yazdığı gibi Antonio'nun vücudundan bir parça et ister. Shakespeare'in tragedyaya yaklaşan bu oyunun sonunda acaba Portia, sevgilisinin arkadaşını kurtarmayı başarabilecek mi? Keyifli okumalar...
 

23 Eylül 2023 Cumartesi

Kibarlık Budalası

 

Bu oyun aslında, bir Osmanlı elçisi sebebiyle yazılmış. XIV. Louis, Osmanlı elçisinin Fransız saraylarının ihtişamına kayıtsız kalmasına sinir olarak, Moliere'e bu oyunu sipariş etmiş ve çıkan sonuçtan oldukça memnun kalmış. Karakter komedisi yazan Moliere, bu oyununda da oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Oyunun ana kahramanı, bizim sonradan görme diye tarif edebileceğimiz bir burjuva olan Mösyö Jourdain, tam anlamıyla cin olmadan adam çarpmaya ve karısını aldatmaya kalkışıyor. Tabii ki oyunun sonunda kendisi çarpılıyor. Bu keyifli oyunu bir çırpıda okuyup bitireceğinizi düşünüyorum. Keyifli okumalar...

9 Eylül 2023 Cumartesi

İnsandan Kaçan

 

Moliere'in cimrisi kadar meşhur olmasa da güzel bir kitap İnsandan Kaçan. Oyunun ana kahramanı Alceste, insanların ikiyüzlülüklerinden ve genel olarak insanlardan hoşlanmayan biri. Fakat aslında kendisi de ikiyüzlü diyebiliriz çünkü oyunun bir diğer kahramanı, herkese mavi boncuk dağıtan ve insanların arkasından konuşan, sosyete kızı Celimene'ye kalbini kaptırmış durumda. Moliere'in bu karakter komedisini seveceğinizi düşünüyorum. Keyifli okumalar. 

3 Eylül 2023 Pazar

Scattered Minds (Dağınık Zihinler)

 

Arda'ya DEHB tanısı konulduğu için bir arkadaşımın tavsiye ettiği bu kitabı okuduğuma çok memnun oldum ve neredeyse önüme gelen herkese ben de tavsiye ettim. Arkadaşımdaki İngilizce versiyonu olduğu için onu okudum fakat kitapçılardan "Dağınık Zihinler" başlığı ile kitabın Türkçesini rahatlıkla temin edebilirsiniz. Kitabı okuyunca aslında etrafımızdaki bir çok kişide az yada çok bu bozukluğun olduğunu fark ettim. Önüme gelene DEHB tanısı koymaya başladım 😂😂. Zihin açıcı ve konuya farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak bir kitap diyebilirim. Bu kitabı okuduktan sonra annemde de dikkat eksikliği olduğundan emin oldum.

Kitap, DEHB'nin genetik bir hastalık olduğunu ve tetikleyici bir durumla ortaya çıktığından bahsediyor. Burada kitabın yazarına ve çocuklarına da dikkat eksikliği bozukluğu teşhisi konulduğunun altını çizmek istiyorum. 

Kitabı okudukça aslında dikkat eksikliğine sahip kişilerde daha baskın görülen bazı özelliklerin aslında normal insanlarda da görüldüğünü fark ettim. Örneğin, yazarın bir hastası, "Biri bana nasıl hissettiğimi sorduğunda sinir oluyorum" diyor. O an ne hissettiğini hiçbir zaman anlamadığını, saatler yada günler sonra anlarsa kendini şanslı hissettiğini söylüyor. Bazı durumlarda ben de aynı böyle hissediyorum ve bazen günler sonra "Haa, demek böyle hissettiğim için şöyle davramışım" diyebiliyorum. 

Kitapta dikkat eksikliği hastalıklarının gece kuşu olduğundan bahsediyor, aynı Arda gibi. Uyumayı hiç sevmiyor, zaman kaybı gibi görüyor. Halbuki büyümek için o kadar çok ihtiyacı var ki. Dürtüselliğini baskılamak için kullandığımız ilaçlar durumu daha da kötüleştiriyor. İlaçlar uykusuzluk ve iştahsızlık yapıyor. Bu sebeple, okul olmadığı zamanlarda ve mecbur kalmadıkça kullanmıyoruz. Kendi kendine dürtüselliğini kontrol edebilmesini yada en azından bu konuda çaba sarf etmesini çok isterdim ama ne yazık ki yakın zamandan bunu ondan beklemem bir hayal gibi görünüyor. Kitapta bu uyku bozuklukluğunun ayrılma kaygısından kaynaklanabileceğinden bahsediyor. Zaten dikkat eksikliğinin de genetik faktör yanında çocuğun henüz bebekken yaşadığı bağ kurma bozukluğu ile tetiklediğinden bahsediyor. Arda için bu ne kadar geçerli çok bilemiyorum ama sıkıntı bir lohusalık dönemi geçirdiğimi inkar edemem.

Okuduğum ve bu sitede yazdığım diğer kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi, tabii ki bu kitapta da ödül ve cezanın özellikle de DEHB'li bir çocuğun davranışlarını değiştirmede işe yaramayacağı anlatılıyor. 

Dikkat eksikliğine sahip bir çocuğa sahip olmak çok zor çünkü insan her zaman sakinliğini koruyamayabiliyor. Bir yanınız bu davranışı bilinçsiz yaptığını söylerken, bu davranış dolayısıyla zarar gören tarafınız sanki onun sizi üzmek, kızdırmak için böyle davrandığını söylüyor. Bazı zamanlarda ne yazık ki diğer taraf galip gelebiliyor ve sakinliğimi koruyamıyorum. Bu kitap da diğer kitaplar da bu tür anların çocuk gelişiminde çok değerli olduğunu söylüyor, tabii ki sakin kalabilirseniz, çünkü siz sakın kaldığınızda çocuk, sorunların öfkelenmeden de çözülebileceği dersini almış oluyor. Siz kızıp bağırmaya başladığınızda ne kadar nutuk da çekseniz, çocuk bunun tam tersi bir ders alıyor. Çocuklar, söylenene değil, yapılan davranışa bakıyorlar. 

Peki sinirlendiğimiz zaman çocuklara nasıl yaklaşacağız? Tabii ki sevgiyle. Bu sene ödül alan "Her Şey Her Yerde Aynı Anda" filminin konusu da aslında buydu; karşılıksız sevgi (izlemediyseniz mutlaka izleyin). O kadar önemli ve iyileştirici ki, ama uygulamak tabii ki çok çok zor. Arda'nın psikoloğu da aynı şeyi öneriyor, hatalı bir davranış yaptığında kucağınıza oturtun, sarılın okşayın ve ona nerede hata yaptığını sakince anlatın. Bense o tarz anlarda daha çok çığlık çığlığa bağırıyor oluyorum. 

Kitapta, DEHB'li bir çocuğun, duygusal kaygıları yüzünden, sınıfta özellik dikkat çekmeye çalıştığından bahsediyor. 

Bunun haricinde, hem genetik faktörler hem de aile boyu yaşanan olaylar sebebiyle, bu hastalığın nesilden nesile aktarıldığını anlatıyor. Belki de çocuklukta yaşadığımız travmaları istemeden de olsa kendi çocuklarımıza aktarıyoruz. 

Kitapta yazarın farklı yaş gruplarındaki birçok hastasından örneklere yer verilmiş. Örneğin, çocukluğunu hiç hatırlamayan bir hastasından bahsediyor ve şöyle diyor "Çocukluğumuzu hatırlamıyorsak ya kayda değer hiçbir şey olmamıştır yada hatırlamak istemediğimiz ağır bir travma geçirmişizdir."

Sonuç olarak, DEHB olsanız da olmasanız da farkındalık açısından okumanızı önereceğim bir kitap.



Sultan Hamid Düşerken

  Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatının çok kıymetli ama pek bilinmeyen yazarlarından. Kıskanmak kitabıyla tanımıştım onu, çok da sevmiştim. ...