15 Temmuz 2024 Pazartesi

Karısını Şapka Sanan Adam

 

Oliver Sacks'ın Karısını Şapka Sanan Adam kitabının başlığı oldukça ilgi çekici. Ortaokulda bir edebiyat öğretmenimiz vardı, değişik kitap başlıkları toplamamızı söylemişti. Hatta başlıkları bulup bir fihriste yazıyorduk. Bu kitabın başlığını görünce aklıma o öğretmenim geldi. Emekli olduktan sonra Zafer Çarşısı'nın orada bir sahaf dükkanı açmıştı.

Konumuza dönersek, nöroloji ve psikoloji profesörü olan Oliver Sacks'ı Robin William'ın canlandırdığı Uyanışlar filmini izlediyseniz, kitabın yazarını tanıyorsunuz demektir. Bu arada bu filmi izlemediyseniz de izlemenizi tavsiye ederim. 

Bu kitabı okuma sebebimse, Bahri Karaçay'ın Mutlu Beyin kitabı. Karaçay, kitabında Sacks'ın kitaplarındaki örneklere çokça yer vermiş ve kaynakça olarak koymuştu. Ben de kitaptaki öyküleri ilk ağızdan okumak istedim. 

Kitap, gerçekten de başlığı kadar ilgi çekici hikayelerle dolu: "Yüzleri tanıma yetisini kaybeden Dr. P, kendini hep on dokuz yaşında zanneden 'Kayıp Denizci Jimmie', bedeninin kendine ait olduğu hissini yitiren Christina, koku duygusu bir anda bir köpeğinki kadar keskin hale gelen Stephan D., yürüyen bir tikler ansiklopedisi olan 'Nükteli Tikli Ray'..."

İlginç nörolojik hikayelere meraklıysanız okumanızı tavsiye ederim. Kitap, 1986 yılında yazıldığından, görüntüleme tekniklerinin günümüzdeki kadar gelişmemiş olduğunu aklınızda tutmanızda fayda var. Bu sebeple, kitabın içindeki hikayelerde mutlu son ararsanız, aradığınızı bulamayabilirsiniz. Anladığım kadarıyla, Sacks çok iyi bir gözlemci, fakat doktorluk yaptığı dönemdeki imkanlar düşünüldüğünde, bu tarz hastalıkları tedavi etme olasılığı yok denecek kadar az.

6 Temmuz 2024 Cumartesi

Argonautika

 

Kitabın yazarı Rodoslu Apollonios, MÖ 3.yy'da yaşamış. İskenderiye'de doğan yazar, hayatının çoğunu Rodos'ta geçirdiği için Rodoslu olarak anılıyor. Altın Post ve Argonotlar destanını anlattığı Argonautika, günümüze ulaşan tek eseri. Kitabın çevirmenine de değinmeden geçemeyeceğim. Ari Çokona, çevirilerini direk antik Yunanca'dan yaptığı için eser daha okunaklı ve anlaşılır olmuş. Kitabın arkasındaki öz geçmişi çok ilgi çekici. İTÜ'den mezun olan bir yüksek kimya mühendisi, özel bir lisede kimya öğretmeni ve hem çeviri yapan hem de eser üreten bir edebiyatçı. 

Altın postun efsanesi şöyle; kral Athamas'ın ikinci eşi İno, kralın ilk eşinden olan çocuklarından kurtulmak için haince bir plan yapar ve ülkede kıtlık çıkarır. Kral, kıtlığın sona ermesi için iki çocuğunu kurban etmek zorundadır. İki kardeş kurban edilmeye götürülürken, gökten anneleri tarafından kanatlı ve altın postlu bir koç gönderilir ve bu koçun sırtına binerek kaçarlar. Tam Çanakkale boğazını geçerken Helle suya düşüp boğulur ve boğazın adı Hellespontos olur (benzer başka bir mitolojik hikaye İstanbul boğazı için de var). Tek başına yola devam edip Karadeniz'e ulaşan Phroiksos, koçu Zeus'a kurban eder ve altın postunu burada onu dostça karşılayan krala armağan eder. Kral, onu kızıyla evlendirir.

Argonotların hikayesi ise şu şekilde; İolkos kentinde kral ölünce, yasal varisi olan büyük oğlu yerine, küçük oğlu kral olur. Kaderine razı olan büyük oğul, kendi oğlu olan İoson'u, kardeşinin hışmından korumak için uzaklara gönderir. İoson büyüyüp babasına yapılan haksızlığı öğrendiğinde tahtı amcasından almak için geri döner. Amcası tahtı vermemek için ona çok zor bir görev verir. Bu görev, altın postu alıp İolkos kentine getirmektir. İoson, Argos'a bir gemi inşa ettirir. 

"İnşa edilen tekne Argos'un adını aldı, sefere katılanlara da Argonotlar dendi. Argos kelimesinin sözlük anlamlarından biri 'süratli'dir." (dip not 16, Ari Çolak).

Sefere katılan savaşçıların sayısı farklı kaynaklarda farklı belirtilmiş. Ari Çolak'ın dip notuna göre, farklı listelerde 64 kişinin adı yer alıyor. Bütün listelerde yer alan adların sayısı ise 28. Wikipedia'nın "Argonauts" başlığı altında, hangi kaynaklarda hangi savaşçıların isimlerinin geçtiğine tablo şeklinde yer verilmiş. 

Argonotların ilk durakları Lemnos. Buranın kadınlarının yaman olduğunu söylemek gerek çünkü kendilerini karşı kıyılardan getirdikleri köle kadınlarla aldatan kocalarını öldürmüşler. Kadınlar, koskoca adada erkek sinek bile bırakmamış. Bu sefer de erkeklere hasret kalan kadınlar, gemiden inen Argonotlarla gönül eğlendiriyor. Durum öyle bir hal alıyor ki geminin yola çıkma tarihi hep daha sonraya erteleniyor. En sonunda Herakles (evet bildiğimiz Herkül), Argonotları kenara çekip, buraya düğün dernek yapmaya mı geldik diye azarlıyor. 

Bir sonraki durakları, Dolionların ülkesi. Burada aslında oldukça iyi ağırlanıyorlar ve yeniden yola çıkıyorlar. Ama kaderin cilvesi, gece çıkan fırtına onları tekrar Dolionların ülkesine götürüyor. Argonotlar aynı adaya döndüklerini anlamıyor, Dolionlar da onları tanımıyor ve düşmanları olan Makrianların saldırdığını sanıyorlar. Bütün bunların sonucunda, iki taraf arasında çetin bir savaş yaşanıyor ve kayıplar veriliyor. "Kader etrafımızı bir duvar gibi çevirir ve ölümlüler ondan kaçamaz."

Bundan sonra bana göre çok komik bir olay yaşanıyor ve koskoca Herakles and Polyphemus'u bir sonraki durakları olan Mysia'da unutuyorlar. Hadi herhangi bir mürettebatı unutmayı anlıyorum da koskoca Herakles'i nasıl unutursun ya. Herakles'in meşhur 12 görevi de bu maceradan sonra başlıyor. Ama o hikaye bu kitabın konusu değil. 

Argonotlar binbir macera sonrası altın postun olduğu ülkeye ulaşıyorlar. Kraldan güzellikle altın postu istiyorlar fakat, kral onlara postu alabilmeleri için aşılması zor görevler veriyor. Bu aşamada tanrılar devreye giriyor ve kralın kızı Media'yı, İoson'a aşık ediyor: "yoksul bir kadın daha şafak sökmeden yün eğirmek üzere gece karanlığını aralayıp odasını aydınlatmak için ateşe çalı çırpı attığında alevler nasıl birden bütün çalıları tutuşturursa, yok edici aşk genç kızın kalbini öyle tutuşturdu." Media, İoson'a yardım ediyor ve genç delikanlı görevi başarıyla tamamlıyor. Kızının genç adama yardım ettiğini anlayan kral, mızıkçılık yaparak altın postu vermeyi reddediyor. Medea, İoson'la birlikte altın postu çalıyor ve Argonotlarla beraber kaçıyor. Kral, Medea'nın abisini onların peşine takıyor. Abisi sonunda onları yakalıyor. Bir kız yüzünden çatışmaya girmek istemeyen vefasız Argonotlar, Medea'yı abisine teslim etmek istiyor. Bu durumda Medea İoson'la konuşup onun aklını başına getiriyor: "Zaferin yüzünden aklını unutkanlık mı sardı ki bana ihtiyacın varken söylediklerinden hiçbirini hatırlamak istemezsin." Sonunda Medea, abisini kandırıp onu öldürüyor. 

Argonotlar peşindekiler yüzünden gittikleri yoldan dönemiyorlar ve Don nehri üzerinden Avrupa'ya doğru yöneliyorlar. Zeus onlara Medea'nın abisini öldürdükleri için kızıyor ve dönüş yolculuklarının zorlu geçmesini sağlıyor. 

Haritada 13 numara ile gösterilen Phaeacians adalarına geldiklerinde, bu adanın halkı, krallarına Medea'yı babasına vermesi için çağrıda bulunuyor. Kral da şu karara varıyor; eğer Medea hala bakire ise onu babasına verecek, ama İoson'la birlikte olduysa onu İoson'a verecek. Bu sebeple, Argonotlar alel acele iki gence düğün yapıyorlar ve gerdek gecesi gerçekleşiyor. Böylece, Phaeacians adalarının kralı, Argonotların Medea ile birlikte evlerine dönmelerine izin veriyor. 

Medea'nın ilk olarak mitolojide görülmesi Argonautika'da anlatılan altın post hikayesi ile başlıyor. Bu kitaptan sonra maceralı hikayesi de devam ediyor. Medea oldukça güçlü bir kadın karakter. O olmasa, Argonotların altın postu almaları mümkün değil. Ama ilk fırsatta bu gerçeği unutarak ona ihanet edip babasına teslim etmeyi düşünebiliyorlar. Medea, anaerkil toplum düzeninin kendini gösterdiği Karadeniz kabilelerinden geliyor. Halbuki Yunanlılar, ataerkil bir toplum. Bu sebeple, Medea gibi toplumda ve yönetimde bu derece söz sahibi olan kadınlara onların düzeninde yer yok. 

Kolheti'nin (Kolhis) tarihsel Gürcistan'ın bir parçası olmasından dolayı Medea Gürcü kültürü ve edebiyatının önemli bir parçası sayılmış. İşin ilginç yanı, Medea, günümüzde Gürcistan'da yaygın bir kadın adıymış.

Buraya kadar okuduysanız kitabın geniş bir özetini çıkarmış oldum zaten. İlginizi çektiyse, hikayenin tamamını okuyabilirsiniz. İyi okumalar...

Beşpeşe

  5 yazar peşpeşe bir roman yazarsa nasıl olur? Cevabını merak ediyorsanız Beşpeşe'yi okuyabilirsiniz. Ama bence güzel olmamış, zaten 20...