9 Nisan 2023 Pazar

Einstein Yaşamı ve Evreni

 

Arda'ya DEHB teşhisi konulduktan sonra konu ile ilgili hangi kitapları okuyabileceğimi oksijen gazetesinde her hafta kitap öneren Aslı Perker'e sordum. Önerdiği kitaplardan biri de Einstein Yaşamı ve Evreni'ydi. Kitabı internetten sipariş ettikten sonra eve gelen 480 sayfalık, normal kitap boyundan daha uzun, boşlukları az ve küçük puntayla yazılmış kitabı görünce gözüm korktu. Ama neyse ki beklediğimden kısa bir sürede zorlanmadan okumayı bitirdim. 

Kitap oldukça çarpıcı bir açılış cümlesi ile başlıyor: "Hayat bisiklete binmek gibidir. Dengeni koruyabilmen için sürekli hareket etmen gerekir."

Kitap, Einstein'ın hayatının hem magazinsel hem de bilimsel yönüne yer veriyor, zaten kitabın başlığı ile de anlatılmak istenen bu sanırım. 

Kitapta, aslında Einstein'ın, hepimize söylendiği gibi, çocukluğunda derslerinin çok da kötü olmadığı anlatılıyor. Fakat üniversitede matematik derslerinde zorlandığı bir gerçek. Patent ofisinde çalışan kimsenin tanımadığı bir adamın görelilik kuramını ortaya atması da biraz abartılmış bir hikaye. Aslında, Einstein tanınan bir fizikçi, çok burnunun dikine gittiği, inatçı olduğu ve üniversitede hocalarıyla zıtlaştığı için akademide kendine iş bulamayıp zar zor torpille patent ofisinde iş bulabiliyor. Einstein daha çok hayal ederek bir takım sonuçlara ulaşıp daha sonra işin hesap kitap kısımlarına girişen bir bilim adamı. Bu da onu diğerlerinden ayıran çok kıymetli bir özellik. 

Einstein, bilim dünyasına en çığır açıcı katkılarını gençken vermiş. Hayatının geri kalanını şöhretinin tadını çıkardığı bir duraklama dönemi olarak geçirmiş. Kendisi de zaten bu durumu şu cümle ile itiraf etmiş: "İnsan, sadece gençliğinde gerçekten yeni bir şeyler üretebilir. Sonrasında daha deneyimli, daha ünlü ve daha kalın kafalı oluyor."

Kitabın magazinsel kısımlarını daha kolay ve hızlı okudum. Görelik kuramının anlatıldığı kısımda ise anlamaya çalıştığım için biraz yavaşladım ve zorlandım. 

Kitapta, Einstein'ın ilk karısı ile evlenmeden önce sahip oldukları kızından bahsediyor fakat kızına daha sonra ne olduğu bir sır olarak kalıyor. Evlendikten sonra ise iki erkek çocukları oluyor. Einstein, büyük oğlu ile inişli çıkışlı da olsa bir baba - oğul ilişkisi yasayabiliyor. Fakat, küçük oğlunun psikolojik durumdan dolayı onunla çok fazla iletişim kuramıyor. İlk karısından ayrılıp kuzeni ile evlenmesi de oğulları ile olan ilişkisini olumsuz yönde etkiliyor. Freud ile tanışan Einstein, psikanaliz fikrinden pek etkilenmemiş ve şu yorumu yapmış: "Ayaklarımızı analiz etsek ve her kasın tam amacını ve hangi sıraya göre çaldığını öğrensek, bunun yürümemize yardımı olur mu?"

Einstein, hayatının ilerleyen zamanlarında Hitler'den kaçıp Amerika'ya sığınıyor. Onun politik görüşü için kitapta şu ifade yer alıyor: "Kapitalizmle sosyalizm karışımına olumlu bakıyordu. İster sağ, ister sol olsun, bütün diktatörlüklerden nefret ediyordu." İlk başlarda silahsızlanmayı ve vicdani reddi savunsa da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, bu fikrini değiştiriyor. Einstein, atom bombasının yapılmasında birebir çalışmasa da, çalışmaların başlaması için öncülük yapmış.

Einstein'a Tanrı'ya inanıp inanmadığı sorulduğunda şu cevabı vermiş: "Birçok dilde sayısız kitapla dolu muazzam bir kütüphaneye girmiş küçük bir çocuk gibiyiz. Çocuk bu kitapları birinin yazmış olduğunu bilir. Ama nasıl yazıldığını bilemez. Yazıldıkları dilleri anlayamaz. Kitaplarda gizemli bir düzenin bulunduğunu anlar. Ama bunun ne olduğunu bilemez. Bana öyle geliyor ki en zeki insanın bile Tanrı karşısındaki tutumu böyledir. Evrenin mucizevi bir şekilde düzenlendiğini ve belirli yasalara uygun olduğunu görebiliyoruz, ama bu yasaları çok az anlayabiliyoruz."

Kitapta, Einstein, 66 yaşındayken bile aşık olabilecek, kadınlarla arası iyi olan bir adam olarak tasvir ediliyor. 

Einstein'ın hayatına ilgi duyuyorsanız, onun hayatını her yönüyle ele alan bu kitabı zevkle okuyabilirsiniz. 

2 Nisan 2023 Pazar

Kişi Olmaya Dair

 

Kişi Olmaya Dair, aslında daha çok psikologlara yönelik bir kitap bence ama içindeki bazı fikirlerde kendinizi bulmanız da mümkün. Zaten kitabın ilk sayfasında yazan "Bir terapistin gözüyle psikoterapiye bakış", 578 sayfalık kitabı özetlemek için çok uygun bir ifade. Yazar bu kitabı ilk başta psikoterapistler için yazsa da daha sonra tüm insanlar için olduğunu anlamış. 

Gelelim kitabın içinde altını çizdiğim cümlelere:

"Kişisel ilişkilerimde, olmadığım bir şeymiş gibi davranmanın, uzun vadede, faydasız olduğunu gördüm. Kendimi, kendim gibi kabullenerek dinlediğimde ve kendim olabildiğimde daha başarılı oluyorum."

"Kendimdeki ve başka insanlardaki gerçekliklere kendimi ne kadar çok açabilirsem, "bir şeyleri düzeltme" telaşına o kadar az kapılıyorum."

"Herhangi bir durumda bir bütün olarak organizmamın sezgilerinin, zekamdan daha güvenilir olduğunu öğrendim."

"Başkalarının benim için yaptığı değerlendirmeler bana yol göstermez."

Carl Rogers da Özgür Bolat ile aynı fikirde: "Olumlu bir değerlendirme de, uzun vadede olumsuz olan kadar tehlikeli çıkabilir, zira bir insana iyi olduğunu söylemek, başka bir zaman kötü olduğunu söyleme hakkınız olduğunu da ima eder."

"İnsanın eşine, "Yaptığın şey baştan aşağı yanlış" demesi yalnızca tartışmaya yol açacaktır. Fakat, "Yaptığın şeyden çok rahatsız oluyorum," demek konuşan kişinin duygularıyla ilgili bir gerçeği ortaya koyması demektir ve bu gerçeği, yani kişinin öyle hissediyor olması gerçeğini kimse reddedemez."

İçinde elbette ki çok güzel fikirler olmasına rağmen, genel olarak hem konusu hem dili hem de kalınlığı sebebiyle okumakta zorlandığım bir kitap oldu. Okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz :) 

Sultan Hamid Düşerken

  Nahid Sırrı Örik, Türk edebiyatının çok kıymetli ama pek bilinmeyen yazarlarından. Kıskanmak kitabıyla tanımıştım onu, çok da sevmiştim. ...